“…var ya uzaylılar işalla vardır
ve
işalla içlerinden biri benimle evlenmek ister…”
diyen şaire’yi tutkuyla selamlarım
köşeleri kapmış organ mafyası kılıklı salya canavarları, mendili eline, mendil verdim müstakbel geline. müstakbel gelin nereliymiş diye soran olursa, (memleketinin tundra iklimi yaşamadığı dekoltesinden belli oluyor, kış kıyamette böyle gezsin de görelim) ekvatoral iklimden geliyor, yazları kurak ve kurak, kışları ise kurak ve kurak bir yerden. dar pantolonu mantar yapar diye demedin mi ah demedin mi annesi! dememiş besbelli. peki ya senin annen ellerine jalapeno sürmedi mi tırnaklarını yeme diye, kötü şeyler yazma diye! ne yapalım hanımkızımızın memleketi kadar ateşli bir coğrafyadan geliyorum, acı biber bana lolipop gelir.
! k e n d i n i z e b i r t i t r e ş i m g ö n d e r d i n i z !
uzaylılar varolaydı, gelip bana yarolaydı, aşkımızın ışıltısı, ufomuza farolaydı!
beklenen aşk mıdır, adam mıdır? aşksa bu, uzaydan da gelebilir: belki bizim meksika sınırımız sabah yıldızının doğduğu noktadır, hı ne dersiniz sayın başlarında sombrerolarıyla endoplazmik retikulumsal kitaplar tavsiye edip -orantısız güç kullanarak- kitapçıları zengin eden, en telden tutan entelleri sokağa salan siestacı abiler? başımıza nasıl bir bela sardınız! vallahi! bunlar da aşkı öldürdüler. tavsiye kitapları okuyup kendilerini sezai k. sanan adamlarla, kendilerini monaroza sanan hanımkızların aşkları yaşanıyor medrese bahçelerinde, aşklarını üfürüyorlar birbirleriney. ( neyy, zoruna mı gitti, hey gidi heyy)
işte bu yüzden uzay diyoruz, bu yüzden!
“…yerçekimine kapılmadan uçmanın dayanılmaz hafifliğine
aşkın uçuculuğunu da ekleyeceğiz…”
diyen astronomiye’ye de selam olsun
gene de uçuculuk var işin içinde. uçsak da var, kalsak da var. bir gün bir yerden çıkacak acısı. uçan balonlar bile sönüyor, hani göğe bıraksak bayramgünü eve gitmeden önce okul bahçesinde yaptığımız gibi, o aslında uzaya falan gitmiyor, nasıl da inanmışsak, gitmiyor. kamikaze yapan uçanbalonların derneğine gitmiştim bir keresinde, ipinden tanıdım benimkini, iki düğüm atmışım doğmamış oğlum ve olmamış babası için. velhasıl uzay da çare değil ki aşkı tutmaya. aşk uçucu ise dağılır, bizim gibilerin başında da yoğunlaşmaz, gider medrese bahçelerine tüner işte, bilmemkimler birliğinde meşk ederler tenni tennenni. ha, gözü körse, bizi tanımadan gelebilir. uçurabilir. kaçırabilir. meteordan meteora sürükler, karadeliğin birine tıkar, bir daha da çıkarmaz Allah bilir! aşkın ufomsu hallerini sevsinler, uçuculuğunla uçur beni aşk, vallahi paraşütüm sırtımda, düşsem bile ölmem Allahın izniyle!
“…adımı yazma,
yine de
uzaylılar yoksa
dünyadan umudum olsun…”
diyen şaireyle sözü tamamlıyorum.
hani ölü değiliz ya, hani hâlâ dünyadayız ya, umudumuz da olsun, ölümümüz umuttan olsun be!
Allahım seni nasıl seviyorum Allahım
Read Full Post »